İçeriğe geç

Durkheim’a göre toplum nedir ?

Durkheim’a Göre Toplum Nedir?

Toplum… Hemen hepimizin günlük yaşamında karşılaştığı, iç içe geçmiş ilişkiler, normlar ve değerler bütünüdür. Peki, gerçekten de toplum nedir? Bu soruya, sosyolojinin babalarından biri olan Émile Durkheim’ın gözünden bakmak, onu anlamak için ilham verici bir yol olabilir. Durkheim, toplumun yalnızca bireylerin bir araya geldiği bir organizasyon olmadığını, aynı zamanda bireylerin yaşamını şekillendiren bir güç olduğunu savunur. Onun topluma dair bakış açısı, bugün bile sosyal bilimlerdeki en önemli referanslardan biridir.

Toplum, Bir “Organizma” Gibi

Durkheim, toplumları sadece bir grup insanın oluşturduğu bir toplam olarak görmekle kalmaz, aynı zamanda onları bir “canlı” organizma gibi tasvir eder. Bir organizma nasıl bir bütünlük içinde çalışıyorsa, toplum da benzer şekilde işleyen bir yapıya sahiptir. Durkheim’a göre, toplumdaki her birey, tıpkı bir hücre gibi, sistemin işleyişine katkı sağlar. Toplumun bir arada var olabilmesi için, bireylerin arasında uyumlu bir işbirliği ve dayanışma gerekir. Bu uyum, toplumsal normlar ve değerler tarafından şekillendirilir.

Durkheim, bu düşüncesini, 1893 yılında yayımlanan Toplumun Bölüşümü adlı eserinde derinlemesine inceler. Onun düşüncesine göre, toplum, sadece insanların bir arada yaşadığı bir yapı değildir. Toplum, bireyleri şekillendiren, onların davranışlarını ve düşüncelerini yönlendiren bir “toplumsal gerçeklik”tir. Bu toplumsal gerçeklik, bireylerden bağımsız olarak var olur ve onları belirli normlara uymaya zorlar. Bu noktada, bireylerin topluma katkıları büyük olsa da, toplumun gücü ve varlığı, bireylerden çok daha güçlüdür.

Toplumsal Dayanışma: İki Tür Dayanışma

Durkheim’a göre toplumların işleyişi, farklı türde toplumsal dayanışmalarla sağlanır. Toplumsal dayanışma, bireylerin birbirine bağlılıklarını ve bu bağların gücünü anlatan bir kavramdır. Durkheim, dayanışmanın iki türünü tanımlar: mekanik dayanışma ve organik dayanışma.

Mekanik Dayanışma, daha az gelişmiş toplumlarda görülen, bireylerin benzer özelliklere sahip olduğu ve birbirleriyle uyum içinde yaşadığı bir durumdur. Bu tür dayanışma, toplumda bireylerin genellikle aynı işleri yaptığı, benzer normları paylaştığı, aynı inanç sistemine sahip olduğu bir yapıyı ifade eder. Bu, küçük köylerde, geleneksel toplumlarda gözlemlenen bir dayanışma türüdür.

Organik Dayanışma ise modern toplumlarda, bireylerin farklı görev ve roller üstlendiği, birbirlerinden bağımsız ama bir arada var olabilen bir yapıyı ifade eder. Bu tür dayanışma, toplumsal işbölümünün ve farklılaşmanın arttığı şehir yaşamında görülür. Her birey farklı bir iş yapar, ancak bu çeşitlilik, toplumun genel işleyişine katkıda bulunur. Durkheim, modern toplumları daha çok bu tür dayanışma ile tanımlar.

Sosyal Gerçeklik ve Toplumdaki Birey

Durkheim’ın en önemli katkılarından biri de, toplumu yalnızca bireylerin bir toplamı olarak görmemesidir. Ona göre toplum, bireylerin üzerinde bağımsız bir güce sahiptir. İnsanlar, bilinçli olarak toplumsal normları kabul etmezlerse, toplumsal düzen bozulur. Toplumun işleyişini sürdürebilmesi için, bireylerin toplumsal gerçekliğe saygı göstermesi gerekir. Bu, bazen bireylerin kendi çıkarlarının ötesinde hareket etmelerini gerektirir. Örneğin, bir çalışanın mesai saatlerine uyması, sadece kişisel tercih değil, aynı zamanda toplumun düzenini sürdüren bir zorunluluktur.

Durkheim, toplumsal normların, bireylerin bilinç dışı olarak kabul ettiği ve toplumu düzenleyen kurallar haline geldiğini savunur. Bir kişinin suç işlemesi ya da normlara uymaması, sadece kişisel bir sorun değildir, aynı zamanda toplumun düzenini tehdit eder. Bu da Durkheim’ın toplumu, bireylerin ötesinde bir yapısal gerçeklik olarak görmesinin bir başka göstergesidir.

Toplum ve Anomi: Toplumsal Bozulma

Durkheim’a göre, toplumsal normlar ne kadar güçlü olursa, toplum o kadar sağlıklıdır. Ancak, toplumsal normların zayıflaması veya çökmesi, anomiye (toplumsal bozulma) yol açar. Anomi, bireylerin toplumsal düzenle olan bağlarını kaybetmesi ve bu düzenin bozulması durumudur. Modern toplumlarda, özellikle hızlı değişim dönemlerinde, bireyler toplumsal normlarla bağlantısını kaybedebilir. Bu da suç oranlarının artmasına, bireylerin ruhsal sıkıntılar yaşamasına ve toplumsal düzenin tehdit edilmesine yol açar.

Örneğin, ekonomik kriz dönemlerinde, insanlar toplumsal normlardan sapabilir ve bu da toplumun genel işleyişini zorlaştırabilir. Bu tür krizlerde, bireyler arasında güvensizlik artar, toplumsal dayanışma zayıflar ve insanlar arasında ayrımcılık ve huzursuzluk başlar.

Sonuç: Toplumun Gücü ve Bireyin Rolü

Durkheim’a göre toplum, sadece bireylerin bir araya gelmesiyle oluşmaz. Toplum, bireylerin üzerinde etkili olan, onların davranışlarını yönlendiren bir güçtür. Bireyler, toplumsal normlara uydukları sürece toplumun düzeni sağlanır. Bu bağlamda, toplumun işleyişi, bireylerin özlemlerinden daha güçlüdür. Toplumun varlığı, bu toplumsal normların güçlendirilmesine ve bireylerin bu normlara uyum göstermesine dayanır.

Peki, sizce toplumun birey üzerindeki etkisi, kişisel özgürlüklerinizi ne kadar sınırlar? Toplumsal normlar, bireysel seçimler üzerinde ne gibi baskılar yaratır? Bu konuda düşüncelerinizi bizimle paylaşmak ister misiniz?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort deneme bonusu veren siteler
Sitemap
ilbet girişbetexper.xyzsplash