Türkiye’de Jüri Var mı? – Mahkemelerde “halkın vicdanı”na yer var mı?
Merhaba arkadaşlar — bugün sizlerle, hem hukuki hem toplumsal açıdan derinliği olan bir konuyu tartışmak istiyorum: Türkiye’de mahkemelerde jüri sistemi var mı? Neden yok? Olursa ne değişir? “Neden hâlâ hâkim odaklı?” sorularına birlikte bakalım.
Türk Mahkemeleri Sisteminin Kökeni ve Güncel Yapısı
Türkiye’nin adli yapısı, medeni hukuk geleneklerine dayanıyor. Türk Yargı Sistemi, bağımsız mahkemeler aracılığıyla, yasalar temelinde karar veren hâkim veya hâkim heyetlerinden oluşuyor. ([Türkiye Adalet Akademisi][1])
Bu sistemde — yaygın bir yanlış inanışın aksine — halktan seçilmiş sıradan vatandaşlardan oluşan bir “jüri” yok. Hem ceza hem de hukuk davalarında karar verenler, hukuk eğitimi almış hâkimler. ([Vikipedi][2])
Nitekim uluslararası kaynaklar da bunu net biçimde ifade ediyor: “The Turkish court system does not recognize the concept of a jury.” ([Vikipedi][2])
Yani özetle: Bugün Türkiye’de mahkeme salonlarında, sanki bir filmde olduğu gibi 12 kişilik jüri kurulup delilleri tartışıp karar vermiyor. Kararı tamamen hâkim veya hâkim heyeti veriyor.
Neden Türkiye’de Jüri Yok? — Tarihsel ve Yapısal Nedenler
Türkiye, hukuk sistemini şekillendirirken çoğunlukla Avrupa medeni hukuk geleneğinden etkilenmiş. ([Ankara Avukat Kübra YILDIZ ÇOLAK][3]) Jüri sistemi ise daha çok Anglo‑Sakson hukuk sistemlerinde, özellikle common law ülkelerinde yaygın. ([Hukuk Ansiklopedisi][4])
Dolayısıyla, tarihsel miras ve hukuk geleneği farklılığı, Türkiye’nin seçtiği yargı yapısının temel sebeplerinden biri. Bunun yanı sıra, yargıdaki “uzmanlık, yasal düzen ve kabul görmüş süreçler” esas alınıyor.
Bazıları, bu yapının “hızlı, düzenli, öngörülebilir” adalet için uygun olduğunu savunuyor. Ancak bu durumda halkın doğrudan karar verme hakkı — toplum vicdanının yargıda temsili — ortadan kalkıyor.
Jüri Olsaydı mı? — Potansiyel Etkiler, Tartışmalar, Eleştiriler
Bazılarının hayal ettiği gibi, eğer Türkiye’de jüri sistemi olsaydı — halktan insanlar, iddia ve savunmanın ardından suçlu/masum kararını veriyor, hâkim ise yalnızca cezayı belirliyordu — nasıl olurdu?
Pozitif beklentiler şöyle:
Kararlarda tek hâkimin değil, toplumun farklı görüşlerinin temsil edilmesiyle “kollektif vicdanın” işlemesi.
Halkın adalete katılımıyla mahkemelere güven artışı; “özgür, halkın da içinde olduğu bir yargı” hissi.
Özellikle toplumsal travmalar, ağır suçlar ya da ceza davalarında, kararın toplum normlarına göre değerlendirilmesi.
Ancak gerçekçi olumsuzluklar ve eleştiriler de var:
Jüri üyeleri hukuk eğitimi almadığı için delillerin ve hukuki nüansların değerlendirilmesi zayıf olabilir. Bu, adaletin değişken, keyfi olmasına yol açabilir.
Popüler ve duygusal tepkiler, hukukun soğukkanlı, normatif yaklaşımını gölgede bırakabilir.
Büyük toplumsal baskılar ya da medya etkisi altında alınan kararlar — jürinin bağımsızlığı tartışmalı olabilir.
Bu yüzden bazı hukukçular, halk temsili ile hukuk uzmanlığı arasında denge kurmanın zor olduğunu savunuyor.
Günümüzdeki Tartışmalar: Jüri Sistemi Olmalı mı?
Son yıllarda yargı reformu, hukukun üstünlüğü, adalete güven gibi kavramlar çokça konuşuluyor. Bazıları savunuyor ki, “Adalet sadece kanunla değil; toplumsal vicdanla da verilmelidir.” Bu görüşe göre, hâkimin tek başına karar vermesi yerine vatandaşların da dahil olduğu bir sistem, demokratik değerleri yargıya taşıyabilir. ([Sabır Gazetesi][5])
Ancak bu tartışma aynı zamanda şu soruları da doğuruyor: “Hukuk eğitimi almamış biri nasıl teknik, karmaşık davaları değerlendirir?”; “Toplumun çoğunluğunun yanısıra azınlık hakları nasıl korunur?”; “Medya ve popüler algı, adaleti etkileme riski taşır mı?”
Bu yüzden, bazıları hâkimin uzmanlığına — dil, hukuk, prosedür bilgisine — güvenmeyi savunuyor. Diğerleri ise adaleti toplumsal katılımla güçlendirmek istiyor.
Gelecekte Jüri Olsa — Mümkün mü? Mantıklı mı?
Türkiye’nin hukuki ve toplumsal yapısı, gelenek, kültür, hukuk geçmişi gibi sebeplerle bugüne kadar jüri sistemini benimsemedi. Ancak küresel trendler, insan hakları, adaletin demokratikleştirilmesi gibi temalar öne çıktıkça — bu tartışma yeniden gündeme gelebilir.
Belki bir gün — örneğin toplumsal hassasiyet taşıyan, ağır suç davalarında — jürili özel mahkemeler gibi hibrit modeller düşünülebilir. Bu yolla hem hukukî uzmanlık hem de toplumsal vicdan bir araya gelebilir. Ancak bu adım: yasa değişikliği, toplum bilinci, eğitim, medya bağımsızlığı ve hukuki altyapı gerektirir.
Siz Ne Düşünüyorsunuz? — Tartışmayı Başlatalım
Sizce adalet, yalnızca hukuk kurallarına göre mi verilmeli, yoksa toplumun vicdanı ve katılımı da sürece dahil edilmeli mi? Türkiye’de jüri sistemi olur mu olur; olmalı mı? Eğer olur — avantajları mı ağır basar, yoksa riskleri mi?
Yorumlarınızı merak ediyorum.
[1]: “TURKISH JUSTICE SYSTEM – taa.gov.tr”
[2]: “Judicial system of Turkey – Wikipedia”
[3]: “Turkish Legal System: Foundations and Structure”
[4]: “Jüri Sistemi / Yargı Sistemi/ Anglo Sakson Hukuku / Hukuk Ansiklopedisi”
[5]: “Mustafa Düzenli: Türk Adaletinde Jüri Sistemi Olmalı mı?”